Çölyak hastalığı, halk içinde daha fazlaca “glüten alerjisi” yada “glüten hassasiyeti” şeklinde terimlerle anılsa da bu adlar, hastalığın tam olarak tanımını yapmaz.
Hakikaten de çölyak, bir alerji değil, bir otoimmün hastalıktır.
Ek olarak, bu hastalık glütene karşı bir duyarlılık değil, bağışıklık sisteminin yanlışlıkla vücuda zarar vermesi ile ortaya çıkar.
ÇÖLYAK İSMİ NEREDEN GELİYOR
“Çölyak” kelimesi, Yunanca kökenli bir sözcük olan “koiliakos”tan türetilmiştir ve “karınla ilgili” ya da “karın ağrısı çeken” anlamına gelir.
Bu terim, hastalığın en belirgin emarelerinden kabul edilen karın ağrılarına atıfta bulunarak bu şekilde adlandırılmıştır.
Çölyak hastalığı, tarihsel olarak, eski zamanlarda bile bilinmesine karşın, çağdaş tıbbın gelişmesiyle beraber daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır.
Günümüzde çölyak hastalığının emare ve tedavi şekilleri, halk içinde giderek daha çok tanınan ve doğru şekilde malum bir sıhhat problemi haline gelmiştir.
TANIMI
Çölyak hastalığı (ya da Glüten Enteropatisi), bağırsaklardaki sindirimi elde eden villus (tüysü oluşumlar) denilen yapıların bozulmasına sebep olan ve dolayısıyla da yiyeceklerdeki besinin emilmesini engellemiş olan ve ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir sindirim sistemi hastalığıdır.
Bu hasara buğday, arpa, çavdar, yulaf şeklinde tahılların içinde bulunan glüten isminde bir protein niçin olmaktadır.
GLÜTEN NEDİR VE GÖREVLERİ NELERDİR
Glüten, hamurun kabarmasını sağlar, gıdaların raf ömrünü uzatır. Elde edilmiş gıda mamulünün standardını arttırır ve bundan dolayı glütensiz unlarla meydana getirilen ürünler acele bayatlamakta biçim verilirken zorlanılmakta ve kabarması ihtiyaç duyulan birçok unlu mamulde istenen kabarma sağlanamamaktadır. Bu sıkıntılar çölyak hastalarının yaşam standartlarını düşürmektedir.
HANGİ YAŞLARDA GÖRÜLÜR
Çölyak hastalığı genetik bir hastalıktır. Aileyle ilgili kalıtım söz mevzusudur. Hastalık yaşamının her hangi bir bölümünde ortaya çıkabilmektedir. Çölyak hastalığının literatürde; çocukluk, erişkinlik, orta yaş ve yaşlılıkta ortaya çıkmış olduğu görülmüştür.
Çölyak hastalığı, vücutta immunolojik cevabı tetikleyen çevresel (glüten tüketimi) ve genetik faktörlerin beraber rol oynaması sonucunda ortaya çıkar.
Çölyak hastalığının oluşması için hem genetik yatkınlık hem de çevresel unsur olan glütenli gıdalar tüketmekle kendini gösterir.
ÇEVRESEL FAKTÖRLER
- Anne sütünün verilmemesi
- Kullanılan mamanın türü
- Günlük alınan glüten miktarı
- Tahıl tipleri
- Uzun soluklu antibiyotik kullanımı
Alınabilecek önlemler:
- Anne sütünün teşviki ve bebek dostu hastaneler
- Toplumu beslenme mevzusunda bilinçlendirme emek harcamaları
- Tedaviye yönelik hizmetler
TANISI
Hastalık bazı bireylerde senelerce asla emare vermez yada fazlaca hafifçe seyredebilir ve şahıs çölyaklı bir hasta bulunduğunu uzun süre fark etmeyebilir.
Hastalık tipik emarelerle başlayabileceği şeklinde fazlaca hafifçe emarelerle de seyredebilir. Çölyak hastalığı olan çocuklarda bilhassa karın ağrısı, karında şişlik, ishal, huzursuzluk, iştahsızlık, enfeksiyonlarda artış ve gelişme geriliği, kusma, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama şeklinde tipik emarelerle ortaya çıkabilir.
İleri yaşlarda hastalığın emareleri daha geniş bir yelpazeye yayılır.
BELİRTİLERİ
- Karın bölgesinde öne doğru şişkinlik
- Yaşa nazaran kilo azlığı
- Kas zayıflığı
- Kansızlık
- Dışkıda anormallik, büyük hela ihtiyacının artması
- İshal
- Kusma
- Bezginlik
- Sebebi bilinmeyen karaciğer hastalıkları
- Gelişme geriliği
- Ağız içinde oluşan aftlar
- İştahsızlık, gaz şikayetleri
- Eklem ve kemik ağrıları
- Sinirlilik
- Ciltte kaşıntılı döküntüler
TEŞHİSİ
Çölyak hastalığı her yaşta teşhis edilebilmekle beraber, teşhisi zorluk derecesi yüksek hastalıklardan biridir.
Bundan dolayı emareler çoğunlukla ilişkili bir başka hastalığı da düşündürmektedir. Mesela; erken osteoporoz, kansızlık, teşhis edilmemiş laktoz alerjisi şeklinde hastalıklarla benzer emareler gösterdiğinden karıştırılabilir.
Çölyak hastalığının insan sağlığı üstünde ehemmiyet taşıyan birçok değişimlere niçin olmasından dolayı doğru teşhisi önemlidir. Teşhis şekillerinden kan testleri serolojik hususi testler (AGA, EMA) ile ön tanı konmakta sadece kati tanı ince bağırsak biyopsisi ile konmaktadır.
Çölyak hastalığı ile ilintili hastalıklar şunlardır:
- Tip1 DM
- Otoimmüntiroid hastalığı
- Otoimmün karaciğer hastalığı
- IgA eksikliği
- Down, Turner, Willians Sendromları.
TEDAVİ EDİLMEZSE
- Malabsorbsiyon
- Gelişme geriliği
- Hipokrommikrositer anemi
- Megoblastik anemi
- Kalsiyum ve K vitamini eksikliği
- Otoimmün hastalıkların prevelansında artış
- Osteoporoz
- Kısırlık, düşük
- Depresyon
- Lenfoma
- Kalınca ve ince bağırsak kanserleri şeklinde riskler taşır.
TEDAVİSİ
Çölyak hastalığının tek tedavisi; yaşam boyu buğday, arpa, çavdar yulaf tahıllarında bulunan glütenden uzak sıkı bir rejimdir. Çölyak hastaları, buğday, arpa, çavdar, yulaflı gıdalar tüketmedikleri şeklinde ek olarak marketlerde satılan hazır gıdaların içeriklerine dikkat etmelidirler. Kesinlikle glüten içermeyen gıdalar tüketmeliler.
Organik glütensizlerin haricinde glütensiz olarak tanımlanan bir besin tam anlamı ile glütensiz değildir. Öteki bir deyişle sıfır glutenli bir yaşam olanaksızdır. WHO (World Health Organization-Dünya Sıhhat Örgütü) ve FAO (Food and Agriculture Organization- Amerikan Besin ve Ziraat Örgütü) 1998’de kilogramında 200 mg dan daha azca glüten içeren gıdaları glütensiz besin olarak duyuru etmiştir.
Sadece 2007 senesinde bu sınır 20 miligrama çekildi. Günümüzde de kilogramında 20 mg’dan daha çok glüten içermeyen gıdalar glütensiz besin olarak kabul edilmektedir. Ülkemizdeki glütensiz ürün bildiri uygulamalarda da 2007 senesinde kabul edilen kıymet kullanılmaktadır.
TEDAVİ İÇİN BAŞVURULACAK MERKEZLER
– Üniversite Hastaneleri Endokrinoloji, Gastroentroloji ve Metabolizma anabilim dalları.
ÇÖLYAK HASTALARI İÇİN GÜVENİLİR YİYECEKLER
- Tüm sebzeler,
- Tüm meyveler,
- Tüm bakliyatlar,
- Tüm katkısız katı ve sıvı yağlar,
- Yumurta, bal, reçel, kolay toz şeker, zeytin,
- Et, balık, tavuk, (Bu ürünler katkılı olmadıkları şeklinde daha ilkin unla kızartılmış bir yağda kızartılıp işleme doğal olarak tutulmamalıdır.)
- Una batırılmamış konserve çeşitleri,
- Mısır, pirinç, patatesin hem kendileri hem de unları gıda hazırlamada kullanılabilir. Ek olarak kestane unu, nohut unu, soya unu, üzüm çekirdeği unu da kullanılabilir.
- Evde çekilmiş güvenli baharatlar.
TÜKETİLMEMESİ GEREKEN BESİNLER
- Buğday, arpa, çavdar ve yulaf katkılı her türlü ürün. (un, bulgur, bulgur pilavı, irmik, makarna, şehriye, kuskus, ekmek, kek, pasta, kurabiye, bisküvi, börek, çörek, gofret, simit, kraker, dondurma külahı, unlu tatlılar, glüten içeren hazır salça, ketçap, un ilave edilen çorbalar, soslar, tarhana, yarma şeklinde).
- Galeta ununa, una batırılarak kızartılmış tavuk balık şeklinde et ürünleri.
- Malt kullanılan içecekler, bira votka cin v.b.
- Glüten içeren hazır çorbalar, köfte, pane harçları şeklinde hazır çeşniler.
- Sirke, çikolata, puding, sakız, ketçap, mayonez, dondurma şeklinde gıdaların bazılarında glüten bulunabilmektedir. Bunlar yenilmeden ilkin muhakkak ürün hakkında data edinilmelidir.
- Tuzlu, soslu kuruyemişler, glutenle yapıştırıldığı için yasaktır. Sadece bunların glütenle işlem görmemiş hali, glüten içermeyen kuruyemişler serbesttir.
NELERE DİKKAT EDİLMELİ
- Organik gıdalara ehemmiyet verilmeli. (süt-et-balık-yumurta-sebze-kurubaklagil-pirinç-mısır-patates)
- Okul ve dışarıda yiyecek yerken dikkatli seçimler yapılmalı.
- Buğday unu karışık mısır unu, pirinç ununa dikkat edilmeli.
- Etiketsiz besin tüketiminde fazlaca dikkatli olunmalı.
- İlaçlar, kozmetik ürünleri, şampuan, kremler vb. glüten içerikleri yönünden dikkatli kullanılmalı.
- Pişirme ve hazırlık aşamasında güvenli gıdaların glütenli gıdalarla bulaş olmamasına dikkat edilmeli.
GLÜTENİN YERİNİ ALABİLECEK BESİNLER
- Mısır
- Nohut
- Sorghum (darı)
- Greçka (kara buğday)
- Amaranth
- Quinoa
- Teff
- Pirinç